Endonezya Nasıl Müslüman Oldu?

Recep Hilmi TUFAN | rehitu.com
By -
16
Geçenlerde IFA Derneği'nin faaliyetlerinden bahsedilen bir programa katıldım. Programda IFA (International Fraternity Association) Derneği'nin Asya Pasifik Bölgesi'ndeki tüm hizmetlerinden uzun uzadıya bahsedildi ve gurur duyduk. IFA'nın İngilizce açılımını üstte verdim, Türkçe anlamı ise Uluslararası Kardeşlik Derneği.

Programda anlatılan her şey çok güzeldi ancak aklımda kalanlardan bir tanesi oldukça dikkate şayan olduğu için sizlerle de paylaşmak istedim. Bugün en fazla Müslüman nüfusa sahip olan Endonezya'nın nasıl Müslüman olduğundan bahsetti program moderatörleri ve aşağıda alıntıladığım hikayeyi anlattılar:




Sihirli Kelime: "Hak Geçer..."


Tarih boyunca tebliğ faaliyetlerinde en tesirli ve bereketli usûl İslâmʼın nezâket, zarâfet ve fazîletlerinin fiilen yaşanarak hâl ile sergilenmesi olmuştur. Şu hâdise, bunun ne güzel bir misâlidir:
Kumaş ticaretiyle uğraşan müslüman bir tâcir, günün birinde kumaşlarını bir gemiye yükleyerek Endonezya’ya gider ve oraya yerleşerek ticaretine devam eder. Getirdiği kaliteli kumaşlar, tam da halkın aradığı cinstendir.
Kendisi ise kanaat sahibi bir mü’min olduğundan; “Varsın kazancım az olsun, lâkin temiz ve helâl olsun.” düşüncesindedir. Bu sebeple “gabn-i fâhiş” denilen, bir malı değerinin çok üstünde satma fırsatçılığına meyletmez. Kısa zamanda zengin olma hayal ve hırsına kapılmaz.
İşe geç geldiği bir gün, tezgâhtarın sattığı mallardan çok yüksek bir kâr elde ettiğini görür ve bunun üzerine tezgâhtar ile aralarında şöyle bir konuşma geçer:
“–Hangi kumaştan sattın?”
“–Şu kumaştan efendim.”
“–Kaça sattın?”
“–On akçeye.”
“–Nasıl olur? Beş akçelik kumaşı on akçeye nasıl satarsın? Adamcağızın bize hakkı geçmiş. Görsen tanır mısın onu?”
“–Evet, tanırım!”
“–O hâlde hemen git ve o müşteriyi buraya getir. Onunla vakit kaybetmeden helâlleşmem lâzım.”
Tezgâhtar gider, müşteriyi bulup getirir. Dükkân sahibi müşteriyi karşısında görür görmez, kendisinden helâllik ister ve tezgâhtar tarafından alınan fazla parayı da müşteriye uzatır.
Müşteri ise daha evvel hiç karşılaşmadığı bu güzel muâmele karşısında büyük bir hayret içindedir. Kendi kendine; “Hakkını helâl et?” cümlesindeki derin mânâyı kavramaya çalışır.
Bu hâdise kısa sürede dilden dile dolaşır. Çok geçmeden de kralın kulağına kadar ulaşır. Sonunda kral, kumaş tüccarını saraya çağırır ve:
–Sizin yaptığınız bu davranışı biz daha önce ne duyduk, ne de gördük! Sizin bu hâliniz, bize bir muammâ oldu. Bunu îzah eder misiniz?” der. Tüccar ise kemâl-i edeple:
“–Ben bir müslümanım. İslâm’da ise mülk, Allâh’ındır. Kul sadece bir emanetçidir. Ayrıca İslâm’da haksız menfaat, fâiz, istismar, gabn-i fâhiş (kandırmak sûretiyle değerinin çok üstünde satış yapmak) ve toplumun zararına olan bütün alışverişler yasaktır. Bu alışverişte ise müşterinin bana hakkı geçmişti. Dolayısıyla kazancıma haram karışmıştı. Ben sadece bir yanlışı düzelttim.” cevâbını verir. Bunun üzerine kral:
“–İslâm nedir? Müslüman olmak neyi gerektirir?” gibi soruları peş peşe sıralamaya başlar. Tüccar da soruları birer birer, tatlı bir dil ve zarif bir üslûp ile cevaplandırır.
Böyle bir dînin varlığını bu hasbihâl vesîlesiyle ilk defa duyan kral, fazla vakit geçirmeden İslâm ile şereflenir. Kısa bir müddet içinde halk da müslüman olur. İşte dünya devletleri içinde -yaklaşık 255 milyonluk- en yoğun müslüman nüfusuna sahip olan bugünkü Endonezya’nın İslâm’ı kabul etmesindeki sır, belki de sadece bu beş akçelik kumaş ticaretinde sergilenen İslâm ahlâkıdır. Müslüman tâcirin yaptığı şey ise: Gerçek bir müslüman şahsiyetiyle İslâm’ın güler yüzünü ve rûhânî dokusunu fiilen sergilemekten ibârettir.
Bugün bizler de, güç ve imkânımız ölçüsünde üzerimize düşen vazifeleri en güzel bir üslûpla îfâ etmeliyiz. Bilhassa İslâmʼın tebliğ ve temsili hususundaki mesʼûliyetlerimize son derece îtinâ göstermeliyiz. Dünyanın her tarafındaki hidâyet mahrumlarına ve zulme mâruz kalan din kardeşlerimize karşı vazifelerimizi unutmamalıyız. Bu husustaki ihmal ve gafletin, Hak katında büyük bir vebâl olacağını, hatırımızdan çıkarmamalıyız.


IFA Derneği hakkında daha fazla bilgiye sahip olup faaliyetlerini yakînen takip etmek isterseniz Youtube kanallarını takip edebilirsiniz. Takip etmek için buraya tıklayınız. Son paylaştıkları videoyu da aşağıya eklemek isterim:

 


Bu yazımı beğendiniz mi? Eğer beğendiyseniz İngilizce olarak kaleme aldığım HodjaEffendi bloguna ve Forum'a da beklerim. Ayrıca beni Twitter ve Instagram'da da @rehituhodja kullanıcı adımla takip edebilirsiniz. 

Tags:

Yorum Gönder

16Yorumlar


Yorumlarınızla yazıma katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederim.

Forum'a da beklerim...

  1. Bunu bilmiyordum, bir davranış nelere vesile oluyor. Şimdiki Müslümanlar da öyle olsa ama nerede uyanıklığın, başkasını kazıklamanın zeka olarak görüldüğü devirdeyiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef öyle. Düşünün şimdi bu tüccarın kazandıklarını. Peygamberimizin hadîs-i şerîfinde haber verilen

      “Doğru sözlü, dürüst ve güvenilir tâcir, peygamberler, sıddîklar ve şehitlerle beraberdir”

      müjdeye nâil olmamış mıdır?

      Sil
  2. Bu tip yazılarda üstüne yok abi.

    YanıtlaSil
  3. Merhabalar.
    İşte biz günümüz müslümanları hep bu yüzden kaybediyoruz. Hiçbirimiz İslamı yaşantımıza yansıtmıyoruz. Sözde (kendim de dahil) müslümanız, uygulamada müslüman değiliz.

    Endonezya'yı hep merak etmiş ve her atlası açtığım da okyanusun içinde takım adalar halindeki bu ülkeyi uzun uzun tahayyül etmişimdir. Hatta bir ara Endonezya'ya yerleşmiş birileri ile temas kurmuş ve Endonezya'ya nasıl gidebileceğim konusunda uzun uzun yazışmıştık, ama gitmek nasip olmadı başka...

    Endonezya'nın nasıl müslüman olduğu konusundaki kaynaklar: "13. Yüzyıldan itibaren Yemen, Mısır ve Orta Asya’dan Cava’ya gelen sufi tüccarlar bölgeye yerleşerek İslam’ın takım adalarda akın halinde yayılmasına vesile olmuşlardır. " şeklinde açıklayarak, sizin anlatınızı doğruluyor.

    Paylaşım için teşekkür eder, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Detaylı ve anlamlı yorumunuz için çok teşekkür ederim Recep Bey.

      Sil
  4. Endonezya'nın Müslüman bir ülke olduğunu eskiden bilmezdim. Adı ne zaman ki ülkemizde çok anılmaya başlandı o zamanlar öğrendim. Kul hakkının önemini felsefesini öğrenen Başkan'da takdir edilesi. Dinleyip geçebilirdi.
    Beni mutlu kılan bir paylaşım oldu, bilgilendirme için çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuyup değerlendirdiğiniz için çok teşekkür ederim...

      Sil
  5. Onun açılımını bulamadım ben de. Onlar da oldukça MÂNÂlı çalışmalar ÎFÂ ediyorlar. Rabbim yollarını açık eylesin...

    YanıtlaSil
  6. endonezya malezya pakistan çok severim :) keşke bizim ülkedeki insanlar da bu örnekteki gibi iyi olsalar, bizim ülke dolandırıcılık ülkesi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef öyle. :( Her geçen gün insanlık ve insanlar bozuluyor... :(

      Sil
  7. Endonezya ülkesini lisedeyken derste anlatmıştım, yazınızı okuyunca o geldi aklıma. Bilmediğim bilgileri de öğrendim, emeğinize sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Derste ödev olarak mı anlatmıştınız acaba?

      Sil
    2. Evet Ülkeler Coğrafyası dersinde ödev olarak anlatmıştım:)

      Sil
  8. İlk kez duydum bu bilgiyi fakat bu bilgiye vakıf olmak çok hoşuma gitti, varolun. 🙏

    YanıtlaSil
Yorum Gönder

#buttons=(Anlaşıldı, Tamam!) #days=(20)

Bu blogda çerezler kullanılmaktadır. Şimdi Kontrol Et!
Ok, Go it!