Bugünün önemine oldukça uygun bir yazı ile karşınızdayım. Uzun zamandır bu blogumda yazı paylaşamamanın üzüntüsünü yaşıyordum ki güne uygun bir konu gelince kaçırmadan yazmak istedim. Bildiğiniz üzere şu anda
2020'nin ilk
Ay Tutulması bitmek üzere. Benim anladığım manada bir ay tutulması göremedim ben
Bursa'dan. Diğer illerde de aynı sanırım sosyal medyadan anladığım kadarıyla. Muhtemelen
Türkiye'den görülebildiği konusunda "yanlış alarm" verilmiş.
"
Yanlış alarm" ifadesini de
5 yaşındaki oğlum
Kayra Eymen kullandı bu durum için. Akşam
20:00'den beri ara sıra baktık aya ama bir değişiklik göremedik. Oğlum da "
Demek ki yanlış alarm baba. Baksana tutulma falan yok." dedi. Yeni kelimelerle ve kelime gruplarıyla cümleler kurması çok hoşuma gidiyor keratanın.
İşte bu gece tam olarak tutulmasını göremediğimiz
Ay'ın kraterlerinden birine bir
Türk'ün adı verilmiş. Bu soru da dün akşam TRT1'de yayımlanan
3'te 3 Tarih yarışma programında soruldu. Tesadüfen ben de izliyordum yarışmayı ve yarışmacı bayan doğru cevap verdi.
NASA tarafından
Ay'ın bir kraterine adı verilen ilk
Türk Ali KUŞÇU'dur.
Ali KUŞÇU Kimdir Peki?
Bu kısımda internetten bulduğum bilgileri derleyerek hazıra kondum.
Semerkant'ta dünyaya gelen Ali Kuşçu'nun babası Türkistan ve Maveraünnehir emîri Uluğ Beyin doğancıbaşısı Muhammed'dir. İlk eğitimini Semerkant'ta alan Ali Kuşçu sonrasında Bursalı Kadızade Rumî'den ve Uluğ Beyin kendisinden matematik ve astronomi derslerini aldı.Kirman’da öğrenimini tamamlayan Ali Kuşçu, 1421 yılında Uluğ Beyin kurduğu rasathaneye müdür oldu ve onun Zîc (yıldızların yerlerini ve hareketlerini gösteren cetvel) isimli eserine yardım etti.Uluğ bey, oğlu Abdüllatif'in ihaneti yüzünden 1450 yılında öldürülünce Kuşçu, Semerkant medreselerindeki derslerine son verdi ve Hacca gitmek üzere Tebriz'e geldi.Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan, Kuşçu'ya çok itibar etti ve onu Tebriz'de alıkoydu. Uzun Hasan, Osmanlılarla barış konuşmalarını yürütmek üzere elçi olarak Ali Kuşçu'yu İkinci Mehmet'e (Fatih) yolladı. Ünlü bilgine hayran olan İkinci Mehmet, kendisinden İstanbul'da kalmasını rica etti.Kuşçu, bu daveti elçilik görevini bitirdikten sonra gerçekleştirebileceğini bildirdi ve Tebriz'e geri döndü. Bir süre sonra ise bütün ailesini alarak İstanbul'a geri geldi. İkinci Mehmet'in emriyle Kuşçu, Osmanlı-Akkoyunlu sınırında büyük bir törenle karşılandı ve Ali Kuşçu Ayasofya medresesine müderris oldu. 1474 yılında ise hayatını kaybetti.Ali Kuşçu'nun çalışmaları kelam, dil bilgisi ve matematik, astronomi yönünde gelişti. Adudüddin'in Risale-i Adüdiye'sine (Adudüddin'in Risalesi) yaptığı yorumlar ve özellikle Unkud-üz-Zevahir fi Nazm-ül-Cevahir (Mücevherlerin Dizilmesinde Görülen Salkım) isimli eserleri önemlidir.Astronomi konusunda ise Farsça yazdığı Riselet-ül fi'l hey'et (Astronomi Risalesi) başta gelir. Eser, bazı ilâvelerle Arapçaya çevrildi. Ali Kuşçu bu nüshaya Risalet-ül-Fethiye (Fetih Risalesi) adını vererek İkinci Mehmet'e sundu.Ayrıca Uluğ Beyin Zîc'ine yaptığı yorum, en önemli yazılarındandır. Bunlardan başka Mahbub-ül-Hamail fi keşif-il-mesail (Meselelerin Keşfinde Tılsımların en Makbulü) isimli ansiklopedik bir eseri daha vardır.
Ali KUŞÇU gibi ecdâdımızın içinde çok fazla
Müslüman ve Türk âlimler varmış. Onları da yeri geldikçe bu blogda anarız. Çünkü onlar da bir
Türk ve bizim göğsümüzü kabartıyolar. "
As bayrakları as!" diyebiliyoruz onlar sâyesinde.
Siz daha önce tanıyor muydunuz
Ali KUŞÇU'yu? Yorumlarınızı bekliyorum.