Bugün
teyze oğlum Recep Hilmi ile yazılardan ve çizilerden bahsettik biraz. Yönetici
olduğu www.rehitu.com için bir yazı yazmaya karar verdim.
Şöyle
bir durup düşündüğümüzde, düşünce deryalarında gemiler yüzdürdüğümüzde,
aklımıza olur olmadık birçok düşünce ve hayal gelir. Böyle bir durumda,
yazdıklarınızın veya düşündüklerinizin, başkaları tarafından okunup
değerlendirileceğini bildiğinizde, konuya nereden başlamak gerektiğini
bilemezsiniz.
Ben
hep insanın, insan olamayışından dert yanarım. Aslına bakarsanız bu konuda
birçok kitap dolusu cümle yazsak da anlatmak istediğimize ulaşamayız. Yine de www.rehitu.com için kaleme alacağım ilk yazımda
da bu konu hakkında bahsetmeye çalışacağım.
Yazıyı
okuduktan sonra ‘ne kadar yanlış veya
kötümser düşünüyorsun insanlar hakkında’ demeyin. İyi olanı değil, kötü
olanı iyi yapmaya çalışırız.
İnsanoğlu,
yaratılışı gereği bencilliği ön planda olan bir yaratıktır. Çekememezlik,
çıkarcılık, kin, büyüklenme vs. ne kadar kötü olarak addettiğimiz haslet var
ise onları, bir nişan, bir madalya olarak göğsüne takar. Görmez, kendisinden
başkasını. Ağlamaz, başkasının derdine. Bir insan hangi konuda veya durumda
olursa olsun bir yükseliş yaşadığı sırada, kesinlikle başka bir insan tarafından
inişe zorlanır. Sosyal bir varlık olmasına rağmen bu hasletler sebebiyle hep
toplum dışı bir unsur olmuştur. Çevremizde böyle insanlar varsa onlardan hep
uzak durmamızın sebebidir, bütün bunlar.
Aslında
insana, bize ne yapmamız, nasıl bir tavır ve davranış sergilememiz gerek
dinimiz gerekse inançlarımızın temelini oluşturduğu toplum ahlakımızı ortaya
koyan gelenek ve göreneklerimiz tarafından da belirtilmiştir. Mesela bir
Hadis-i Şerif’te: “İnsanların gizli
şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin, düşmanlık ve haset etmeyin,
birbirinizi kardeş gibi sevin, çekiştirmeyin” denilmektedir. Bu hadise
kaynak olduğunu düşündüğüm Hucurat Suresinin 12. Ayetinde de yine insanın bu
yönüne dikkat çekilmekte ve bu hasletlerini bırakması konusunda öğütlenmektedir.
“Ey iman edenler! Zannın birçoğundan çekinin
çünkü zannın bazısı vebaldir, tecessüs de etmeyin, bazınız bazınızı gıybet de
etmesin, hiç arzu eder mi ki biriniz kardeşinin ölü halinde etini yesin? Demek
tiksindiniz! O halde Allaha korunun, çünkü Allah tevvabdır, rahîmdir”
Görüldüğü
gibi, dinimizin emirlerine uymaktan dahi aciz olan bizlerin, insanlığın halet-i
rûhiyesi bu şekilde.
En
son eklemek istediğim bir söz daha var, ecnebi bir filozof olan Albert Camus’a
ait.
“İnsan ‘ne ise o olmayı’ reddeden tek
yaratıktır.”
Ellerine sağlık teyzom. İlk yazının ilk yorumu benden olsun. Nice yazıların olur umarım.
YanıtlaSilİyi hasletler maalesef bu devirde daha da yok olmuş durumda. Başklarından önce kendimize bakıp önce kendimizi sonra diğerlerini değiştirmeye çalışmalıyız.
Dediğinde haklısın. Ben kendimi merkezine koymadığım bir tutumu veya durumu eleştirmem. Yani bir nevi kendimi eleştiriyorum.
SilElbette yazıların devamı olacak...
Çok farklı.. Bakış açısını oluşturan şeyler yaşanmışlıklar ve de izlenimler değilmidir..
YanıtlaSilİnsanoğlu bu imaları kazanmak için hiç boş durmuyor malesef..
Bakış açısını oluşturan kriterler konusundaki düşüncelerinize veya çıkarımlarınıza diyecek bir sözüm yok. Ama "insanoğlu bu imaları veya hasletleri yaratılışından gelen bir yafta olarak taşıdığı" düşüncesindeyim. Bu yafta olarak nitelendirdiğim de nefsin birinci mertebesi, nefs-i emare'dir.
Silçok doğru.. ne desem bilemedim..
YanıtlaSilDoğru söze ne hâcet!
Sil